Bugün adli ve idari yargıda görev yapan hakimlerle ilgili yer değiştirme kararnamesi yayınlandı. Adli yargıda üç binden fazla yargıcın mahkemesi ve yeri değişti. Tüm hakimlerin yaklaşık beşte birine denk gelen sayıda yargıç ve savcının yer değiştirmesi demek, hak aramanın en azından altı ay daha uzaması demektir. Oysa adil yargılanma hakkının en önemli kriterlerinden birisi de insanların zamanında haklarına kavuşmasının sağlanmasıdır. Mahkemelere yeni atanan hakimlerin göreve başlaması, dava dosyalarına adapte olması kuşkusuz zaman alacaktır. Diğer taraftan, sürekli ve keyfi nedenlerle yer değiştirme baskısı altındaki hakimlerden bağımsız ve tarafsız karar vermelerini beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu da hak arayanlar bakımından çalınan adalet demektir.
Son zamanlarda hakim ve savcıların görev yerleri sık sık değiştirilmektedir. Oysa yargıç ve savcılar kendi istekleri ve gelişen çok özel durumlar dışında yer değiştirmeme güvencesine sahip olmalıdırlar. Anayasal güvence altında olan “yargıç bağımsızlığı” ve "Hakimlik ve Savcılık Teminatı" da bunu gerektirmektedir. Ne yazık ki HSK, siyasal iktidarın bir organı gibi çalıştığından yer değiştirme yetkisini sıkça kullandığı bir cezaya dönüştürmüş bulunmaktadır. Artık uygulamada yargıçlık ve savcılık güvencesi ile bağımsızlığının kalmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu durumdan yargıç ve savcıların kendileriyle birlikte en çok hak arayan yurttaşlar ve avukatlar zarar görmektedir.
Yargıçları ister istemez memurlaştıran mevcut anlayışa ve uygulamaya karşı başta Türkiye Barolar Birliği ve barolar olmak üzere tüm hukukçular ses vermeli, itiraz etmelidir.
Bir kez daha yineleyelim:
Geciken adalet, adalet değildir.
Yargıçları memurlaştıran politikalara son verilmelidir!
AVUKAT HAREKETİ
31 Mayıs 2019