Avukat Hareketi, Türkiye’nin içinde bulunduğu hukuk düzenine, yargı sistemine, baroların ve avukatlığın yaşadığı sorunlara itiraz eden, yaşanan bu sorunlara rağmen hukuk kurumlarının ve baroların sessizliğini kabullenmeyen, yaşanan olumsuzlukların düzeltilmesi için mücadeleyi ilke edinen bir hukuk ve kadro hareketidir.
Avukat Hareketi itirazlarını ve mücadelesini daha güçlü bir şekilde sürdürmek için İstanbul Barosunun kurumsal gücünü, tarihsel birikimini ve mücadele geleneğini arkasına almak üzere İstanbul Barosu seçimlerine katılmıştır.
Genel Kuruldaki etkili ve düzeyli söylemiyle fark yaratan Avukat Hareketi, bu farkını ne yazık ki, oy olarak sandığa yansıtamamıştır. Ancak, 20-21 Ekim 2018 tarihlerinde yapılan İstanbul Barosu seçimlerinde alınan oy sayısı Avukat Hareketinin seçim sürecine kattığı farklı ve etkili bakış açısının, ortaya koyduğu yenilikçi, bütüncül, çağdaş anlayışın değerini azaltmamaktadır.
Bu noktadan hareketle Grubumuz İstanbul Barosu Genel Kurulu sonuçlarını değerlendirmek ve önümüzdeki dönem çalışmalarını planlamak üzere bir seri toplantı düzenleyerek bu süreci ve Baro seçim sonuçlarını değerlendirmiştir.
Bu toplantılar sonrasında oluşan ortak saptama ve kararlarımızı Türkiye hukuk kamuoyu ile paylaşıyoruz.
***
Bilindiği üzere, bu yıl yapılan İstanbul Barosu seçimlerine 9 grup, 10 aday katılmıştır. Seçimi, baroyu uzunca bir süreden beri yöneten Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubu kazanmış olsa da bu Grubun kendi içinde ikiye bölünmüş olarak seçime girmesi, bugüne kadar görülmeyen sayıda adayın seçime katılmış olması, seçimi kazanan Grubun büyük oy kaybına uğramış olması, bu grubun yönetme anlayışına karşı ciddi bir arayışın bulunduğuna işaret etmektedir. Avukat Hareketi, bu durumun aslında içinde bulunduğumuz siyasi konjonktürün, ülkedeki hukuk devleti arayışının, yargı düzenindeki bozuklukların İstanbul Barosu seçimlerine yansıması olduğunu düşünmektedir.
Avukat Hareketi, Baro seçimleri öncesi Türkiye tablosunun önümüzdeki süreçte daha da kötüleşerek süreceği saptamasını yapmıştır. Bu nedenle seçim öncesinde edilgen tavrıyla eleştirilen ve ülkede rejim değişirken, hukuk ayaklar altına alınırken sessiz bir kabulleniş içinde olduğu düşünülen ve bu tavrını terk etmesi talep edilen Baro Yönetiminin, yeni dönemde bu isteği karşılayıp karşılamayacağı henüz bilinmemektedir. Ancak İstanbul Barosunun, yeni seçilen ekibin yönetiminde de öncesinde olduğu gibi meslek ve memleket sorunları konusunda pasif ve idare-i maslahatçı anlayışını sürdüreceği, seçimler sonrasında gelişen bazı olaylar karşısındaki tutumundan anlaşılmaktadır.
Oysa İstanbul Barosu Genel Kurulu’nda yönetime karşı oluşan muhalefetin kesintisiz sürecek olacağına dair veriler ve bu dönem yapılan baro genel kurulları sonucunda başta Ankara ve İzmir baroları olmak üzere bir dizi baroda seçilen yönetimlerin şu ana kadar ortaya koyduğu performans çıtayı oldukça yükseltmiştir. Dolayısıyla, İstanbul Barosu yönetimine yeniden seçilen Grubun yönetim anlayışına karşı ortaya çıkan güçlü tepki ve diğer barolarda ortaya çıkan etkili muhalefet karşısında, bu Grubun önümüzdeki seçimlerde bir kez daha başarılı olması oldukça zor görünmektedir.
Böyle olmakla birlikte, Avukat Hareketi statükonun temsilcisi haline gelen Önce İlke Çağdaş Avukatlar grubunun İstanbul Barosu yönetiminden gitmesinden çok, nasıl bir anlayışın İstanbul Barosunu yönetmesi gerektiğinin daha önemli olduğunu düşünmektedir.
***
Bu seçimlerde bir kez daha, “oylar bölünür, aradan ‘başkaları’ çıkar”, “son ‘kale’ de yıkılır” yönünde yapılan propagandanın yalnızca bir algı operasyonu olduğu, ancak yaratılan bu algının seçimin sonucu bakımından etkili olduğu görü görülmüştür.
Baro seçiminde, tıpkı genel seçimlerde olduğu gibi statükonun sürmesi talebinin, iktidar olmanın avantajlarının, popülizmin ve yaratılan algı operasyonunun etkili olduğu anlaşılmıştır. Bu arada seçime giren grup ve adayların; ülke, hukuk ve meslek sorunlarının çözümüne ve mücadele yöntemine ilişkin olarak bütünlüklü bir çerçeve çizemediği ortaya çıkmıştır. Bu durumun nedenleri gruplar açısından farklı farklı olsa da seçim sonuçlarını, grupların programları ve yaşanan sorunlar karşısındaki çözüm önerileri değil siyasal ve mesleki birtakım önyargılara bağlı olarak kullanılan blok oylar belirlemiştir.
Seçimlere ilişkin bir başka verinin de gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Genel Kurulda oy kullanmayan 15.000 civarında avukat bulunmakta olup, baro seçimlerine bu kadar sayıdaki avukatın katılmamasının nedenleri üzerinde durulmalı ve konu araştırılmalıdır.
Yine veriler üzerinden yapılması gereken bir başka tespit ise, önümüzdeki iki yıl için de İstanbul Barosu’na katılacak yeni meslektaşları da düşündüğümüzde, bir sonraki seçimlerin sonuçlarını ağırlıklı olarak, genç ve çoğu İş Kanuna tabi çalışan avukatların belirleyecek olmasıdır.
Seçim sonuçlarının ortaya koyduğu bir başka gerçek ise İş Kanunu’na tabi olarak çalışan avukatların “işçi avukat” bilinciyle hareket etmemiş olmalarının ortaya çıkmış olmasıdır.
***
Avukat Hareketi seçim süreci ve sonuçlarını kapsamlı olarak masaya yatırmış, eksik bıraktığı hususları değerlendirmiştir. Bununla birlikte, Avukat Hareketi kuruluşundan beri ifade ettiği mesleğin sorunlarının alışılagelmiş yöntemler izlenerek, gerçekler görmezden gelinerek, meslekçi yaklaşımlarla siyaset dışı kalınarak, güncel siyasal dengeleri gözeten kişisel strateji ve taktiklerle çözülecek sorunlar olarak görülemeyeceğini dair tespit ve iddialarının önemini koruduğu düşüncesindedir.
İstanbul Barosu seçim sonuçları, genel seçmen davranışının avukatlar bakımından da benzerlik gösterdiğini ortaya koymuştur. Avukat Hareketi, ilkeleri önemsizleştiren/silikleştiren, meslek sorunlarını ülkenin temel sorunlarından kopartarak düşünen ve seçimleri kazanmak için her tür yöntemi mubah gören popülist ve etik olmayan anlayışlara uzaktır. Bu konudaki farkını korumaya kararlıdır.
Sonuç olarak, İstanbul Barosu’nun tarihine ve kendisine yakışan etkili ve mücadeleci bir yönetim anlayışına olan ihtiyacı sürmektedir.
Bu çerçevede Avukat Hareketi, daha yolun çok başında oluşunu da dikkate alarak, çalışmalarını eskisinden daha etkili şekilde, güncel sorunları gözardı etmeden sürdürme kararı almıştır. Avukat Hareketi örgütlü mücadeleye inancını ve Baroyu hukukla yeniden buluşturma, avukatı da baroyla barıştırma hedefini sürdürmektedir. Bu doğrultuda Avukat Hareketi iç örgütlenmesini yeniden düzenlemiştir. Çalışmalarını etkili şekilde sürdürebilmesi ve tüm üyelerin ve yeni katılımcıların grupta etkin olabilmesi amacıyla farklı konularda çalışma grupları oluşturmuştur.
Avukat Hareketi, seçim çalışmalarındaki eksiklerini de tespit ederek yeniden yapılandırdığı iç örgütlenmesiyle, grup içi katılımın hayata geçmesini birinci sıraya koyarak çalışmalarını “bağımsız, çağdaş, toplumcu” anlayışla öncesine oranla daha güçlü, daha kararlı ve kesintisiz şekilde yürüteceğini kamuoyuna ilan eder.
Avukat Hareketi, ilan ettiği ilkeleri doğrultusunda ülkede demokrasinin, hukuk devleti ilkelerinin, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının, avukatlığa ait sorunların giderilmesi için kendi güç ve çabasını aynı amaca hizmet eden grup ve anlayışlarla birlikte hareket etmeye açık tutacaktır.
Avukat Hareketi, avukata, kimliğine, onuruna, varlığına sahip çıkmaya ve avukatların gür sesi olmaya devam edecektir.
Avukat Hareketine yürekleri ve emekleriyle can veren ekip arkadaşlarımıza, bizi yakından izleyen dostlarımıza ve Avukat Hareketi’ne oy veren çok değerli meslektaşlarımıza teşekkürü borç bilir, Avukat Hareketi olarak, geçmişe takılıp kalmadan yolumuzda yürüyeceğimizi belirtir, tüm meslektaşlarımızı ve tüm hukukçuları aramıza katılmaya, bu yolda birlikte yürümeye davet ederiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Avukat Hareketi
25 Aralık 2018